İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Şiddet her toplumda ve her dönemde varolmuş ve varolacak bir sosyal olgudur. Kadınların fiziksel istismarı ise binlerce yıl öncesine dek uzanmaktadır. Bu yazımda Türkiye’de yaşayan kadınların şiddet sorunlarını ele alacağım.
Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. Peki şiddetin kaynağı nedir?
1-Psikolojik nedenler: Şiddet uygulayan çoğu eş bunu evliliğin ilk yıllarında değil de aile birliği güçlendikten sonra uygulamaya başlar. Çünkü şiddetin getirisinin şiddetsiz yaşamdan daha fazla olduğuna kanaat getirmişlerdir.
2-Biyolojik nedenler: Erkeklik hormununun etkisi, şizofrenik dürtülerin olması.
3- Sosyal nedenler: Şiddet uygulama, öğrenilebilen bir davranıştır. En önemli öğrenme kaynağı ise, şiddeti uygulayan kişinin kendi ailesidir. Şiddetin, toplum tarafından paylaşılan bir değer yargısı olarak görülmesi, yoksulluk, hayat karşısında şanssız olmak, beklentilerin ve kazanılmış niteliklerin yoksunluğu gibi sosyo- ekonomik baskı unsurları da sosyal nedenler arasındadır. En önemli ve başlıca sebebi de budur.
Şiddeti azaltmanın en önemli yolu aileden geçer. Cezalar evet caydırıcı olabilir fakat kökten çözüm sağlamaz. Kökten çözümü ancak çocuk yetiştirirken sağlayabiliriz. Çocuğa şiddet göstermeyerek, şiddetin ne kadar kötü bir şey olduğunu öğreterek ve ona iyiliği, sevgiyi aşılayarak mutlu bireyler yetiştirebiliriz.
Peki şu anda hali hazırda şiddete maruz kalan bireyler için ne yapabiliriz buna bakalım. Türkiye’de şu sıralar oldukça gündemde olan İstanbul sözleşmesi işte tam da bu sırada karşımıza cıkıyor. Istanbul sözleşmesi nedir diye bakarsak;
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleyebilemek için kabul edildi.
İstanbul sözleşmesi 3 bölümden oluşmaktadır. Ilk bölüm Maksatlar, tanımlar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması, genel yükümlülükleri kapsar. Maksatını açıklayacak olursak; kadına karşı şiddeti engellemek, kadın erkek arasındaki eşitliği sağlamak, aile içi şiddeti aynı ev içinde yaşamıyor olsa bile engellemek, şiddeti kaldırmak amacıyla uluslararası iş birliğini sağlamak vb. Şeklindedir.
Devletin şiddeti engellemek amacıyla sorumluluk altına girdiğinin kanıtıdır. Tüm devlet kurumları ve çalışanları bunu temin etmekle yükümlü olacaktır.
Ikinci bölüm bütüncül politika ve veri toplamakla ilgilidir. Devlet kurumları birbiri ile bağlantılı olarak şiddet mağduru için özenle çalışacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının kadına yönelik şiddet ile ilgili çaışmaları desteklenecek ve birlikte hareket edilecektir. Devlet finansal kaynak sağlayacak her türlü destekte bulunacaktır.
Üçüncü bölüm önlemeyi kapsar. Kadının erkekten aşağı düzeyde olduğu düşüncesini, kadın ile erkeğin eşit olmadığı düşüncesini önlemeyi aksini anlatmayı ve uygulamayı amaçlar. Bunu okul çağında uygulama başlar. Ayrıca bu alanda çalışan insanların yani profesyonel kadroların geliştirilmesini, mağdurun ihtiyaclarının giderilmesi gibi bir çok konuda destek odaklı bir sözleşmedir.
Istanbul sözleşmesini bu kadar tartışılan kılan ise bazı gruplar için ataerkil düzenin yıkmaya çalıştığı, namus kavramının içinin etkisiz hale getirilmeye çalıştığı, cinsel yönelimlerle ilgili ayrım yapılmaması gibi maddeler içermesidir. Istanbul sözleşmesinin feshini istemeyen tarafa göre ise; Istanbul sözleşmesinin asıl amacı şiddeti engellemektir. Şiddetin her türlüsü sakıncalıdır. Gerek psikolojik gerek fizyolojik gerek cinsel gerek sözlü. Bu yüzden hiçbir ayrıma mahal verilmemesini istemektedirler.
Türkiye’de uygulanışına bakıcak olursak eksikleri görürüz. Sözleşme bir denetim mekanizması öngörüyor. Fakat Türkiye’de bir denetim mekanizması kurulmamıştır. Sözleşme kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesini kapsarken Türkiye’de istatisliklere bakılıcak olursa her geçen gün şiddet vakıalarının arttığı görülecektir.
Sözleşmenin doğru bir şekilde uygulanmasıyla devlet kurumlarının desteğini hisseden kadın daha güçlü bir şekilde yaşayacaktır. Ayrımcılığa maruz kaldığında hakkını rahatlıkla arayabilecek ve buna engel olabilecektir. Şiddetin zararlarının okul çağından itibaren çocuklara aşılanması ile kökten çözüm sağlanacaktır. Aile içinde ve okulda şiddetin getirisini görmeyen çocuğun ileride de şiddetten bir beklentisi olmayacaktır.